Yasemin İŞGURAK
Yasemin İŞGURAK

Bir Kemanın Zamansız Yolculuğu

Bir Kemanın Zamansız Yolculuğu

Bazı filmler vardır ki sadece bir hikaye anlatmaz; bir duygu, bir ruh ve yolculuk sunar. The Red Violin (Kırmızı Keman) tam da böyle bir film. François Girard’ın 1998 yılında ustalıkla yönettiği bu yapım, müzik ve zamanın iç içe geçtiği, izleyeni derinden etkileyen bir eser.

Film, 17. yüzyılda İtalya’nın Cremona şehrinde üretilen ve adeta bir varlık gibi yüzyıllar boyunca elden ele dolaşan efsanevi bir kemanın hikayesini anlatıyor. Ancak bu keman sıradan bir enstrüman değil; onu eşsiz kılan şey sesinin yanı sıra, ona hayat veren trajik geçmişi. Her geçtiği el, her dokunduğu insan, kemanın hikayesine yeni bir katman ekliyor.

Bu noktada film, klasik bir anlatının ötesine geçerek, müziğin evrenselliğini ve zamanın onu şekillendirdiğini gözler önüne seriyor. Bir enstrümanın sadece bir müzik aleti olmadığını, onun bir ruh taşıyabileceğini, tıpkı insanlar gibi bir kaderi olabileceğini hissettiriyor. 

Usta bir keman yapımcısının, ölüm döşeğinde olan karısına olan sevgisi, bu eşsiz kemanı yaratmasına neden oluyor. Doğmamış çocuğuna adadığı bu kemanı, ölümsüzlük sembolü olarak tasarlıyor ve dramatik bir şekilde enstrümana kan kırmızısı rengini veriyor. Yüzyıllar boyunca sahibini arayan keman, Viyana’dan Çin’e oradan da Kanada’ya uzanan bir serüven yaşıyor. Her durakta sanatın, aşkın ve kaderin iç içe geçtiği etkileyici hikayeler ortaya çıkıyor.

Samuel L. Jackson’ın filmdeki antika müzik aletleri uzmanı karakteri, kemanın sırlarını çözmeye çalışırken aslında onun sadece bir obje olmadığını, geçmişin ruhunu taşıyan bir varlık olduğunu anlıyor. John Corigliano’nun Oscar ödüllü müzikleri ise bu mistik atmosferi tamamlıyor ve filmi adeta bir klasik müzik resitaline dönüştürüyor. Müzikler, yalnızca bir film müziği olmanın ötesine geçerek, filmin kendisini bir sanat formu olarak yükseltiyor. Kemanın her bir notasını, bir duygunun, bir anın simgesi olarak kullanarak izleyiciyi adeta duygusal yolculuğa çıkarıyor. Müzik, tıpkı keman gibi, insanın derinliklerine ulaşıyor.

The Red Violin, sadece müzikle ilgilenenlerin değil, tarihe, sanata ve iyi anlatılmış hikayelere merakı olan herkesin izlemesi gereken bir yapım. Çünkü bu film, bir kemanın hikayesi gibi görünse de aslında hepimizin bir şekilde içinde bulunduğu, zamanın ve kaderin şekillendirdiği büyük bir senfonin parçası olduğumuzu hatırlatıyor.

Ve belki de şu soruyu sorduruyor:

Eğer bir keman bile bu kadar çok şey yaşayabiliyorsa, bizler kendi yolculuğumuzda hangi melodiyi çalıyoruz?

Yasemin İŞGÜRAK

 

Yorum Yazın

Yorumlar

  • Mehmet firat

    Harika bir yazı bu film gecnlik yillarimda izlediğim bir film di emeğinize elinize sağlık. Buna benzer bir de the piyano filmi var konu ve çekim dönem itibari oda çok duygu dolu bir filmdir.